Gümüşhane
Niyazi Karabulut

Niyazi Karabulut

Mail: info@haber29.com

Anadolu İrfanı

Son zamanlarda sıkça kullanılan bir tabir var: Anadolu irfanı. Anadolu irfanı denilen şey bir tür bilgeliktir. İnsanımızın kainatı, varlığı ve hayatı anlama biçimidir. Anadolu irfanı sezgiyi, akletmeyi, hoşgörü, şefkat ve merhamet göstermeyi öne çeken ve toplum geneli olarak yanlışta birleşmemenin göstergesidir. Anadolu irfanı, Malazgirt’ten sonra toprağı vatan yapma, bütün unsurları İslam potasında eriterek millet kılma aşamasında birleştiren, bütünleştiren, müşterek hisleri kuvvetlendiren ve bizi, batıdan, öteki unsurlardan farklı kılan ayrıcalıkların genelidir…

Reşat Nuri Güntekin, Ömer Seyfettin’e ve insanımızda derin bir irfan bulduğunu söyleyen Zarhi adında Rus bir yazara atıf yaparak şöyle diyor: “Ömer’in ve Zarhi’nin sözlerini burada bir kere de, ben tekrar edeceğim. Anadolu âlim değildir fakat âriftir. Kolay tesir altında kalmaz; vakalar karşısında öyle sağlam mantığı, öyle umulmaz sezişleri vardır ki insanı hayrette bırakır” (Reşat Nuri Güntekin, Anadolu Notları, 1986, 14. baskı, İnkılâp Kitabevi, s: 154,157).

Yazarlarımızdan biri öğretmenlik yaptığı yıllarda sık sık Anadolu irfanından bahsedermiş. Arkadaşları ise bu görüşüne pek önem vermezlermiş. Savaş yıllarında Anadolu’da yoksulluğun hüküm sürdüğü bir dönemde öğretmenler odasında arkadaşlarına Almanlar bize şeker verecekler diye söyleyince bütün arkadaşları sevinmiş. Sonra okulun hizmetlisini çağırıp öğretmenlerin huzurunda ona da aynı şeyi söylemiş. Hizmetli efendim almanlar şeker bulsa kendileri yer, bize nereden verecekler deyince arkadaşlarına dönmüş ve şöyle demiş: İşte Anadolu irfanı bu.

-***-

Harita mühendisleri bir çalışma yapmak için Anadolu’da araziye çıkmışlardır. Hava oldukça sıcaktır. Arazide gördükleri bir vatandaşa gidecekleri yeri sorarlar ve kaç saatte ulaşabileceklerini sorarlar.  Vatandaş umursamaz bir tavırla yürüyün der. Vatandaşın böyle ilgisiz olmasına bir anlam veremezler. Anadolu insanı böyle değildir diye hem yürüyüp hem de düşünürler. Bu arada vatandaş arkalarından seslenir. Bu yürüyüşle üç saate varırsınız.

-***-

1950’li yıllarda imar çalışmalarına rehberlik etmek için Amerikalı mühendisler Türkiye’ye gelir. O zamanlar yol güzergâhını belirleyecek alet olmadığı için nafia mühendisleri eşeği yokuşa sürerler. Elemanlarda arkasından şeritmetre çekip eşeğin ayak izlerine kazık çakarak istikamet belirlerler.

Bu pratiği anlamayan mühendis;

“Ne yapıyorlar böyle“ diye sorar.

-Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.

-Nasıl yani, anlayamadım?

-Eşek yüzde 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergâhı belirliyoruz.

Bunları duyan Amerikalı gülmeye başlar. Sonra da şöyle sorar:

-Peki eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?

-Amerika’dan mühendis getiriyoruz. 

-***-

Adam yolda giderken kıç üstü düşmüş, arkadan gelen bir adam koşup yetişmiş, kaldırmış...
Ve ricasını söylemiş: “Bizim partiye oy verir misiniz?” Adam kalçasını ovuşturarak yüzünü buruşturmuş: “Ben düşünce kıçımı yere vurdum, kafamı değil!”

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar