Gümüşhane
Niyazi Karabulut

Niyazi Karabulut

Mail: info@haber29.com

"İrfan"

Bu toprakların üzerinde yaşayan insanların tevarüs ettiği geleneklerden birisi de irfandır. İrfan, ilmi tekâmül ve tefekkür ile bilmedir. Kısaca irfan insana mahsus olan bir bilme türüdür. Salt sayısal ve sözel verilerin ışığı altında kendini bilimsel alana hapseden ve aklın mutlak rehberliğine teslim olmuş insan ‘ego’ ile davranıp kendini bilme ve geliştirme konusunda mesafe kat edememiş demektir. Bu nedenle arif, âlimden üstündür. İrfanla buluşmamış âlim, kerameti kendinden menkul insandır. Kendine allame sanır. Dolayısıyla hakikatle değil kibriyle konuşur.

Hani çok bilinen o şiir var ya Yunus Emre’ye ait olduğu söylenen, hemen aktaralım:

İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır

Kişi Hak'kı bilmektir,

Çün okudun, bilmezsin, 

Ha bir kuru emektir.

Kısaca irfansız ilim boşa emekten başka bir şey değil. Ukalalık ve narsizmin kölesi, öğrendiği ilmi kendisine hiçbir pratik kazandırmamış eskilerin tabiriyle kavanozdaki balı tatmak için dışını yalayan adam. Oysa arif, ilminin seviyesini bilir, kendisinin sadece belirli bir süre bunun emanetçisi olduğunu kavrar ve ne kadar bilirse bilsin o ilim yatağının koca bir derya olduğunu bilir. Dolayısıyla kendi ilminin bu deryadan bir damla dahi olmadığını bilir. Gerçek arif o pınardan kana kana içse de her zaman kendisinden daha fazla ondan istifade eden birilerinin olabileceğini düşünür. 

Madem İnsan ‘ruh ve beden’ ile mürekkep bir varlıktır ve madem evrenin bu
en mükemmel varlığı sosyal bir varlıktır toplumun dışına taşmadan maddi ve manevi tarafını ikmal ederek bir hayat sürmelidir ki hedefe ulaşabilsin. 

Pozitivist eğitimin sonucu olarak geldiğimiz nokta maalesef diplomayı önceleyen, ahlak vicdan ve karekter gibi hasletleri arka plana atan, görmezden gelen bir anlayışla karşı karşıyayız. Diplomanız varsa her şeyi yapmaya hakkınız varmış gibi bir algının zararlarını toplumda görüyoruz. 

Son günlerde kıyasıya eleştirdiğimiz mimarlar, mühendisler. Evet bu meslek gruplarına girmiş bazıları işlerini doğru yapmadığı için eleştiriliyor. Ancak toplumun diğer kesimlerinde de durum farklı değil. Her olay sonrası toplum olarak aynaya bakıyoruz aslında. Bu toplumun ortalaması neyse meslek gruplarının da ortalaması o. 

Maalesef doğruyu yapmayı, dürüstlüğü hep başkalarından bekliyoruz. Sanki bizim yanlış yapma hakkımız var da başkalarının yok. Bu durum beni oldukça rahatsız ediyor. Toplum olarak adil olmadığımız halde başkalarından adaletli davranmasını bekliyoruz. Kendimiz çürümüşüz başkalarının sağlam kalmasını bekliyoruz. 

Kötülerin, işini doğru yapmayanların sayısı her geçen gün artıyor. Giderek tükeniyoruz mu desem yoksa? Ondan sonra bizden sonraki kuşağa kızıyoruz. Onları yetiştiren de bizleriz.

Şunu unutmayalım bir toplum ne ise, siyasetçisi, yöneticisi, amiri, memuru vel hasıl bütün bireyleri ortalama olarak öyledir. Kendimizi düzeltmeden toplumu düzelteceğimizi düşünmek yanlıştır. İrfani yönümüzü geliştirir ve iyi insan olursak toplum da düzelecektir. Ne demişler:

 

Herkes kapısının önünü temiz tutarsa şehir tertemiz olur.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar